Ustrumca
Gotse Delçev görkemli anıtı
Ustrumca merkezinde 5,2 metre yükseklikte
Ustrumca Slav öncesi döneme ait yerleşim yeridir. Şehrin varlığına bağlı en eski bilgi M.Ö. 181 yılına dayanıyor, orada yerleşim yeri Astranon (yıldızlar şehri)ismiyle anılıyor ve Astron kavminin ikamet ettiği baş yerioluşturuyormuş. Roma-Bizans ve Kilise şehri olarak, orta çağda Tiveriopol adıyla da anılmaktadır. Ustrumca şehrin Slav ismidir, ismini Ustrumca nehrinden almıştır, Struma isminin küçültülmüşü.
Günümüz yerinde şehir IX y.y.da Çar Samuil tarafınca yenilenmiştir. O dönemde önemli trafik ve askeri-stratejik merkeze dönüşüyor. Ölümünden sonra 1018 yılında ve Samuil Çarlığının yıkılmasıyla, Ustrumca makedonya’nın bu bölümünün Bizans askeri-stratejik veidari merkezi oluyor ve Ustrumca piskoposluk bölgesi de varlığını korumuştur. Bu rölünü XII y.y.’ınsonuna kadar korumuştur. XI y.y.’dan XIV y.y.’a kadar Bziansın birçok çıkar alanı altına ve ortaçağ Sırbistan ve Bulgaristan’ın çıkarları altında düşüyor. XIV y.y. sonlarına doğru Osmanlı hakimiyeti altına geçer.
Gurur
Bansko’da Roma kaplıcası
Termomineral sağlık yeri Bansko kaplıcası, antik çağdan olmakla Avrupa’da bu tür korunmuş nadir Roma anıtıdır ve suyun yoğğnluğu 50 l/saniyededir. Ustrumca’nın 12 kilometre doğusunda , Belasitsa dağının eteklerinde bulunuyor. 1.000 m2 alanda, 2 ile 6,7 metre yüksekliğinde korunan duvarları olan on alan bulunmuştur.Şifalı Roma Kaplıcası (terma) soyunma odasına, sauna, sıcak ve soğuk su havuzlarına sahipmiş. III y.y.’dan , İmperatorluk boyunca kaplıcalar kurma ve onarmakla tanınan, Roma imparatoru Karakala döneminden kaynaklandığı tahmin ediliyor.
Toplam beş termomşneral kaynaklar mevcuttur, onlardan sadece bir tanesi, en büyüğü uzmansal ele geçirilmiştir. Kaynak “Türk hammaı”adlandırılan baş banyoya akıyor, kalan dört kaynak ise serbest akıyor. “Türk hamamını” suyla tedarik eden baş kaynağın su sıcaklığı yaklaşık 17°C’dir ve ıl boyunca değişmiyor, bu da suyun büyük derinliklerden, atmosfer etkisi olmadan çıktığının göstergesidir.
Kaplıca suları ilk başta revmatizm olmak üzere çoğu hastalıklar için şifalı kabul ediliyorlar. 1978 yılında “Çar samuil” otelinin temmellerinin kazınması sırasında tesadüf keşfedildi, günümüzde doğal sulu havuzlar otel kapsamında kullanılabiliyor, burada spesifik tatta su sıcaklıpında kaynayan yumurta tadına da bakılabilir. Kaplıca etrafında ıhlamur ve kesetene ağaçlarından ibaret orman ve birçok berak dağ çayları vardır. BM tarafınca bu yörenin eğreltiotu korunmuştur. Kaplıca yerinin tamamı mükemmel konaklama kapasitesi ve karma türizim çeşitleri için koşullar içeriyor.
Belasitsa dağının kuzey yamaçlarında yerleşen iki canlı şelale Ustrumca’da mutlaka ziyaret edilecek yerlerdir
Smolare Şelalesi
Smolare şelalesi, Smolare köyünün yakınlığında, Belasitsa dağında, deniz seviyesi 600 metre yükseklikte bulunuyor. Yaklaşık 35 metre yüksekliğinde objedir. Şelale dibinde dev kap oluşturulmuştur, uzunluğu su akntısı yönünde beş metredir, genişliği ise 11 metre, derinliği de yaklaşık yarım metredir. Yanında ulaşım patikası inşa edilmiştir ve türistik-rekreatif fonksiyonlu ziyaretçiler için düzenlenmişyerdir.
Koleşino Şelalesi
Koleşino Şelalesi Baba nehrinin alt akışında, deniz seviyesi 500 metre yükseklikte bulunuyor. 15 metre yüksekliği, ve altı metre genişliği vardır. Oluşum açısından tektonik şelaleler grubuna düşüyor. 100 metre yakınlığında birçok daha küçük şelaleler bulunuyor ve yükseklikleri yaklaşık beş metredir.
Koleşino Şelalesinde gruplu nikah-2008 yılında yirmiye yakın çiftin ilk grup nikahı Novo Selo belesiyesinin himayesinde ve MPC-OA rızasıyla kıyıldı, geleneksel ağustos gruplu nikah töreni büyük ilgi uyandırıyor ve çokça ziyaret ediliyor.
St.Leontiy manastırı, Vodoça köyü (XI y.y.)
Rahiplerle dolu ve kilise-ibadet hayatıyla, yenilenen konaklar tekrar Ustrumca piskoposluğunun rezidensiyonel tesisine dönüştü
Manastır Vodoça köyünde bulunuyor, adını 1014 yılında yaşanan faciolaydan almıştır, o dönem bahis konusu yerde Belasitsa altında 14.000 Çar samuil askerinin gözleri Bizanslılar tarafınca oyuldu. Manastır uzun dönem Ustrumca piskoposluğunun piskopusluk ikametiydi. Kötü Makedon tarihi geçmişi seyrinde gaspedilmiştir ve kültür zenginliği komşu ülkelere taşınmıştır.
Erken Hristiyan bazilikası üzerinde V ve VI y.y. inşa edilmiştir, temelleri kiliseyle birlikte korunmuştur: mihrap ekseninden bölümler yanısıra VI ve VII y.y. ait proskomidiy ve kilise eşyalarının saklandığı yer bölümleri mevcut. Ayrıca Vodoça manastır külliyesine yapılan arkeolojik kazılarda 1.000’in üzerinde XIV ve XIX y.y.ait zinnet ve seramiği içinde bulunan mezarlar bulunmuştur.
Vovaşa manastırı büyük önemi olan orta çağ fresk resim sanatını korumuştur. Resim sanatı uzatılan bedenler ve kutsal kişilerin başlarının güçlü modelasyonuyla karakterize edilmektedir. 1018 yılından 1037 yılına kadar resmedilen Vodoça freskleri genel olarak Bizans resim sanatının orta çağ şaheserleri arasında yer alıyor.
St. Eleusa manastırı, Velusa köyü (XI y.y.)
En eski Makedon kiliselerinden biri, hiçbir zaman yıkılmamış ve yenilenmemişti inşa edildiği günden günümğze kadar aynıdır, geçen zaman dilimin izleri mevcuttur
Manastır Ustrumca yöresinde Velusa köyünde bulunmaktadır ve Ustrumca ovasına muhteşem panoramik bakış sağlıyor. Manastır ve konakları mimarisi, freskleri, mozaikli döşemesi ve mermer ikonostasisiyle bilinmektedir. Kaynağı hakkında XI y.y. kurucu, Ustrumpa papazı Manoylo’nun yazısını içeren mermer tabela tanıklık ediyor, 1080 yılında inşa edilmiştir. Yazı tabelası ve en iyi ikonlar, Birinci Dünya Savaşı sırasında çalınmış, manastır ise yakılmıştır oysa yanmamıştır. Bunun tanıklığını dumana maruz kalan freskler yapıyor. Bir dönem bu manastır erkek manastırıydı, Vodaça’da ise kadın amnastırıydı, günümüzde ise durum terstir.
Resim değerleri ve çok değerli sanat eserlerini içeren zengin hazine olarak manastır Ustrumca ortamında mevcut kiliselerin sanat başarılarını açıyor. İnşaat döneminden bütünüyle korunan kompozisyon Cehenneme iniştir. O dönemden kısmen korunmuşdiğer kompozisyonlar da var,örnek Çatalımsı Haç- dünyada bu türden tektir. Mihrap altında mozaik döşeme fragmanları mevcuttur. Bu manastırla ilişkin korunan orjinel tarihi kaynak ve belgeler (İviron da erişilir), Eleusa Kilisesi Balkanlarda kilise ve kültür alanında önemli bir yere sahiptir.
Çar Kuleleri
Ustrumca’nın gğney batı bayırında inşaedilen kale, Roma öncesi hayatın varlığına işaret ediyor
Çar Kuleleri tarih öncesi dönemden orta çağ dönemine kadar zamanı kapsayan devrin arkeolojik hazinesini oluşturuyor. Kimi arkeologlara göre Astraion antik şehirden kalıntılar da söz konusu olabilir. Şimdiye kadar elde var olan bütün bulgular bu bölgede yaklaşık yedi bin yılda farklı medeniyetlerin yaşadığını gösteriyor.
Tasarlanmış görünüş
Hala devam eden onarım uyarınca
Kale, Ustrumca üzerine çok dik yükselen ve deniz seviyesi 445 metre olan, bayırın tepesinde düzlenen platformda inşa edilmiştir. Bu yerden bütün Ustrumca vadisi görünebiliyor.Kenarlarda savunma duvarların kalıntıları bulunuyor, bunlardan kırk metre uzunluğunda olan batı duvar günümüzde de görünebiliyor.kalın savunma duvarlarıyla, Kale 1018 yılında Çar Samuil’in orta çağ Makedon devletinin yıkılış anıtını teşkil ediyor. Osmanlı döneminde de istihkam olarak kullanılıyordu.
Kalede XII ve XIII y.y. ait Bizans paraları bulunmuştur. Homer tipi altı fragmente megar bardak bulunmuştur, bu alanlarda pek nadir sayılmaktadırlar veM.Ö. III veya II y.y. aittirler. Son makedon Çarı Persey döneminden Antik paralar da kazınmıştır yanısıra XII ve XIII y.y. orta çağ fresklerinden fragmanlar bulunmuştur. Filip II.resmiyle yeni bulunan paralar, amforlar, kaplar,kantaraslar, ziynet, resimli vazo fragmanları, seramik, küçk Asya tipi figürler ve diğer nesnelerin bulunması, Ustrumca’nın Milatan Önce dördüncü asrın sonuna doğru etkin yaşadığını gösteriyor.
Türk hakimiyeti döneminde, Ustrumca tarım ve üretilen malın takası konusunda arabulucu yer rölüne sahipti. Bu rölünü Vardar demiryolu hattının inşaatı sonrasında da korumuştur, demir yoluyla Udovo’dan Doğu makedonya’ya mal sevkediliyordu. Bölgede bu rölü ahalinin yoğun artışına da yol açmıştır, Balkan Savaşları öncesinde Ustrumca’nın nüfusu 18.000 kişiydi. Balkan savaşları ve Birinci Dünya Savaşından sonra, Müslüman ahalinin Türkiye’ye göçü sebebiyle, şehrin nüfusu azaldı. Bu durum zanaat ve ticarete olumsuz etki yapmıştır. Yunanistan!a doğru oluşturulan sınır ile ahali sayısında düşüş devam etmiştir, 1921 yılında 6.000 kişi kaydedilmiştir. İki Dünya savaşı arasında ki dönemde Ustrumca küçük sanayisi gelişmemiş zanaatçılar şehridir.
İkinci Dünya Savaşından sonra, Ustrumca sanayi ve ahali açısından süregenli artış kaydediyor: 1948 yılında 10.868 kişilik nüfusu olan Ustrumca 2002 yılında nüfusu 35.000 kişiye ulaşmıştır. 1961 yılından sonra köylerden şehre göçün yaşanması neticesinde nüfusta artış gözlenmektedir. Tarımdan madda (bahçe kültürleri ve tütün), şehir gelişmiş ikincil sektör (gıda,tekstil ve tütün sanaysi) ve üçüncü sektörde gelişmiş uğraşılar var.
Gotse Delçevşehir meydanı
Gotse Delçevmeydanı iki düzeyde inşa edilmiştir ve 27 bin metre karelik alanı kapsıyor. Bu alanın üçte biri yeraltı trafik altyapısına düşüyor (yeraltı caddeler 420 metre uzunluğunda , yeraltı kavşak ve 96 araç için park yeri), 18 bin metre kareyer üstü fayanslı döşemeli alan saat kule, iki şadırvan ve şehirsel, kültürel,geleneksel, ekolojik, hortikültür ve diğer içerikleri kapsıyor. Buarada Gotse Delçev anıtı, Uluslararası Ustrumca festivaline adalı “maskeli Ustrumcalı bayan” bronz heykeli ve Avrupa Birliği üye ülkelerini simgeleyen 27 bayrak direği bulunuyor. 2010 yılında hizmete açılan meydan Ustrumcanın yaya adasını oluşturuyor ve şehrin vazgeçilmez çağdaş simgelerinden biridir.