Kalkandelen
Yerleşim yeri olarak Htetovo adıyla XIII y.y. anılıyor. Eski semti St. Bogoroditsa Htetovska manastırı etrafındaydı, Şar Dağından Pena nehriçıkışında bulunuyordu. St. Bogoroditsa Htetovska onuruna XIV y.y.da büyük panayır düzenleniyordu. XV y.y. ortalarına doğru yerleşim yeri Tetovo (Kalkandelen )isminialmıştır.
XV y.y. Türklerin gelişiyle, Kalkandelen’de İslam kültürüne ait çok sayıda kamu ve dini yapılar inşa ediliyor: camiler, tekeler, fakir ahaliye adalı yemekhaneler, hamamlar, şadırvanlar. Osmanlı iktidarı döneminde XVII y.y. Kalkandelen önemli kilise merkeziydi.
Çok Miliyetli ortam
Demografianlamda Kalkandelen’de yaklaşık Arnavut, Makedon ve %5 Türk, Romen, Sırp ve diğer etnikler yaşıyor, dini mensubiyete göre ahalinin müslümandır kalanlar ise hristiyanlardır. Kalkandelen’in uzun tarihi gelişimi içerisinde çok sayıda kültürler kesişiyor, her kültürün şehşr yaşamında kendi izi kalmıştır, bu açıdan şehir Makedonya’da en dinamik ortamlardan biri konumundadır.
Kalkandelen ahali açısından Balkan savaşları sonrasında artış kaydediyor. Kalkandelenin ekonomi ve ahali açısından gerçek artışı İkinci Dünya Savaşından sonar yaşanıyor ve o dönemde ekonomi, idari-siyasi ve kültür-eğitim merkezi çağdaş özelliklerini kazanıyor. XX y.y. Kalkandelen ticari ve zanaat yeri ile bölgede sanayi merkez olarak tanınıyor.
Şehir ahalisinin milli mensubiyeti farklıdır. 1948 ve 1994 yılında yapılan sayımlarda Kalkandelen nüfusunun süregenli artışkaydettiği gözlendi. Ahalinin sayısı üç miliden çok artmıştır (1948 yılı-17.132 kişi; 1961 yılı 25.357kişi; 1981 yılı – 46.523 kişi; 1994yılı- 65.318 kişi ve 2002 yılı yaklaşık 70.000 kişi), 1971 ve 1994 yıllarını kapsayan dönemde özel artış gözlenmiştir ve özellikle de Arnavut ahalisi arasında doğal artış kaydedilmiştir.
Kalkandelen’in ekonomi açıdan öncülüklu olarak sanayinin (elektrometalurji, tekstil, odun ve gıda), tarım (özellikle meyvecilik ünlü Kalkandelen elması ve sebzelerden mısır ve fasülye), zanaatçılık, ticaret ve türizmin gelişimi sayılmaktadır.
Kalkandelen kalesi (XIX y.y.)
Osmanlı Döneminden etkileyici Kale
Kalkandelen Kalesi daha yeni döneme aittir ve 1820 yılında inşa edilmiştir. Kalkandelen yakınlığında, Şar dağı yamaçlarında bulunuyor. Yaklaşık deniz seviyesi 800 metre yüksekliktedir ve şehre kıyasen yaklaşık 300 metre yükselmektedir.
İnşaatı Recep paşa başlatmıştır ve onun oğlu Abdürahman Paşa devam etmiştir. Kale kesik taş ve travertenden inşa edilmiştir.
Günümüz arkeolojik yapısı içinde beş sarayın, banyo, depo, büyük mutfaklar, yemekhaneler ve pınarı bulunduğu duvarlardan oluşuyor. Daha eski yapılardan burada St. Atanasiy XIV asır kilise bulunuyor.
Kalenin duvarlarında kuleler de varmış ve yer altı hapishane ve üç tunel kalıntıları var, tunellerden kalkandelen’e, Lartsi köyü ve Pena nehrine doğru çıkılmaktadır.
St. Kiril ve Metodiy Kilisesi
Polog bölgesinde en güzel ortodoks kliselerinden biri
St. Kiril ve Metodiy kilisesi Kalkandelen’n eski bölümünde yer alıyor. 1903 yılından 1918 yılını kapsayan dönemde inşa edilmiştir ve 1925 yılında kutsanmıştır. İçindeki freskleri 1924 yılında Danilo Nestorovski yaptı. Kilise merkezi kubbeli üçnefli bazilikadır.
Cepçişte Etno Müzesi
Yedi metre karelik alanda müze
Kalkandelen’in beş kilometre mesafesinde, Cepçişte köyünün özel tatil evinde, M.Ö. VIII y.y ‘dan XX y.y.’a kadar malzeme içeren etno müze bulunuyor. İçinde sadece bir ziyaretçi için yer var. Nesneler farklı malzemelerden işlenmiştir (seramik, bakır,demir) sergiyörede yaşayan makedon ve Arnavutların getirdiği eşyalarla zenginleştirilmiştir. Müzenin hedefi Ginis rekorlar defterine dünyada en küçük etno müze olarak girmektir.
Alaca Camisi (XV y.y)
İlginç kentsel bütün olarak canlı resmedilen süslemeler
Alaca camisi XV asır kültür anıtıdır, XIX y.y. ‘da Kalkandelen Paşalığında Türk feudal asılzadesi Abdürahman paşa tarafınca genişletilmiş ve ilave inşaat edilmiştir. Kalkandelen’in eski bölümünde Pena nehri etrafında bulunuyor. Bir alanlık kare inşası barok ve neoklasik Osmanlı inşaaşt tarzında yapılmıştır. Alaca Camisi ve etrafındaki yapılarla ilgili bilgiler girişkapısında bulunan mermer tabelada yazılmıştır.
Alaca camisi özellikle ön cephesiyle Kalkandelen’in cazip kültür anıtını oluşturuyor. Çok sayıda canlı resmedilen süsler, kullanılan resim tekniği, İslam mimarisinin şaheserini oluşturuyor. Bu çalışma deneyimli Debre ustalarının emeğidir ve onlar sadece caminin içini ve dışını resim çizmekle yetinmeyip, derviş tekkesi Harabati Baba tekesini ve beyin birkaç özel evini de dekore etmişlerdir. Gostivar istikametinde ana caddeden görünen güney tarafı özellikle canlı resmedilmiş ve dikat çekicidir.
Hurşide’nin dileği
Cami bğnyesinde türbe bulunuyor, burada beyin kızı, Hurşide hanım defnedilmiştir, Anadolu asıllı olan hanım Kalkandelen’de gömülme arzusunda bulunmuş, camide zengin dekorelişadırvan ve han da bulunuyor. Bu alanda hamam dakorunmuştur ve günümüzde sanat galerisi olarak kullanılıyor.
Harabati Baba Tekesi (XIX y.y)
Kültür ve dini hayatın ebedi merkezi
Harabati Baba Tekesi XIX asırda Recep paşa ve oğlu Abdürahman paşa tarafınca inşa edilmiştir. Sersem Ali Baba türbesi etrafında XVI asırDini yapıdır. Tarih seyri içerisinde tekede islam dininden madda kültür ve eğitim de gelişiyormuş. Tekke külliyesinde şadırvan, turbe, mutfak ve yemekhane, dervişhane ve haremlik korunmuştur. Tekkede 1912 yılına kadar etkin dervişhayatı yaşanıyordu, bu durum 1941 yılından 1945 yıllarını içeren dönemde yenilenmiştir. Günümüzde bu tesiste Kalkandelen Halk Müzesi bulunuyor. ,
Tekkenin kütüphanesi-XVII’dan XIX y.y.’a kadar döenmin ünlü aydınlarının kitaplarına kopya çekiliyordu, özel hat sanatıyla yazılan kitaplar süslerle süsleniyor ve deri ile sarılıyordu.
Oymalı lahit- Makedonya’da İslam mimarisinde özel olarak ağaç oymacılığı dikat çekiyor. Türbede 11 dervişin ve Fatma hanımın mezarı bulunuyor, burada Sersem Alı baba ve Recep Paşa da yatıyor, özel odalarda ve zengin süslemeli lahitlerde bulunuyor. Harabati baba Tekesindeki oyma çalışmaları Mala Reka ustalarının eseridir.
St. Atanasiy Leşok Manastırı (XIV y.y.)
Zengin tarih, değerli freskler, ruhi ışık
Leşok Manastırı külliyesine St. Atanasiy manastır kilisesi 1335 yılından ve XII y.y.’dan mevcut olan Sveta Bogoroditsa kilisesi yer alıyor, 1326 yılında Srefan Deçanski tarafından anılmaktadır, ayrıca beş kilise kalıntısı ve orta çağ paraklisler kalıntıları var. Özel olarak St. Atanasiy kilisesinin kültür ve manevi değerleri belirtiliyor.
Manastırda XIXy.y. en büyük Makedon aydınlarından Kiril Peyçinoviç’in mezarı ve anıt odası bulunuyor. Sveta Gora’dan 1818 yılında Onun gelişiyle manastır konakları yenilenmiştir ve manastır kütüphanesi oluşturuldu, Leşok manastırı ise edebiyat ve eğitim merkezine büründü.
Manastırın uzun geleneği vardır, zengin ve şöhretli ve oldukça faci olaylarla doludur. Çoğu sefer yakılmış ve yenilenmiştir. 1690 yılında Türkler manastırı ve Sveta Bogoroditsa kilisesini de yıkmışlar, amnastır 2001 yılında da çok hasar görmüştür. Avrupa Birliği yardımıyla tekrar orjinel şekliyle onarılmıştır.
En büyük manastır kutlamaları ve kilise halk gösterileri St. Atanasiy (15 Mayıs) ve Büyük Bogoroditsa (28 Ağustos) yapılmaktadır.
Gelenek- Leşok ve çevresinde önceleri 44 kilise vardı. O dönem piskoposluk merkezi olarak Günümüz Leşok manastırı 1321 yılında inşa edilmiştir. Şimdiki yerinden yarım kilometre mesafede inşa edilmiş.
Değer- St. Bogoroditsa kilisesinde çok değerli freskler var onlar XVII ve XIX asıra aittir ve özellikle 1879 yılından ikonostasis dikat çekicidir.
Leşok- Aşağı Polog’da kalkandelen-Kosova yolu yakınlığında, Üsküp Kırçova demir yolunun geçtiği yakınlıkta leşok köyü deniz seviyesi 480 – 620 metre yükseklikte bulunuyor. Kalkandelen şehrinden kuzey doğuda sekiz kilometre uzaklıktadır.
Köyün yüzölçümü 10 km 2 ve yaklaşık 400 kişilik nüfusu var. Yerleşim yerinin adı ilk kez 1019 yılında Vasiliy II. tarafınca Leaskumtsosu şehri olarak anılıyor, o dönem Ohri piskoposluğuna bağlıydı ve sonrasında Leştse ve Leşak adıyla anılmaktadır.
St. Bogoroditsa Kilisesi
Eski Manastır adıyla bilinmektedir. XIV y.y. inşa edilen kilise birinci Polog piskoposu Yoanikie’nin merkeziydi. Kültür anıtı ilan edilmiştir.
Vacciniina optilete Kelebeği
Fransız Alp Dağları vasıtasıyla bütün Skandinav ülkeleri ve Avusturya’dan baltik ülkelerine kadar yaygındır. Bir küçük izole grupun Şar dağında da bulunması bir hayli ilginçtir.
Şarplaninets Köpeği,
Endemil tür ve Şar dağının ve Makedonya’nın gururudur, Himalai yamaçlarından Tibet’ten kaynaklanıyor. Makedonya dağlarının katı koşullarına uyum sağlamış ve asırladır orada yaşıyor. Sadece balkanlarda dahası Makedonya dağ masiflerinde –Şar Dağında, Korab, Stogovo, Bistra ve Mavrovo’da yaşadığına dair görüş yaygındır. İlk defa Lublyanada 1926 yılında tanıtılmıştır. 1939 yılında tüm köpek türlerini kaydeden, Uluslararası Kinoloji Federasyonuna (FCI) kaydedilmiştir. Makedonya Şarplanınets köpei 2008 yılında 10.000 köpek rekabetinde Avrupa’nın birincisioldu.